"bulutlar tasalanırdı bizim için
ağlarlardı için için
onlarda anladı bizi
bir damlaya değmediğimizi
şimdi damla yok gözlerinde"
yağmur duasına kimlerle çıkılacağı bellidir.
gözü ve gönlü çoraklaşmış, kibirli, tanrı tanımaz kalabalıkların üzerine yağmur yağmaz çünkü.
insanoğlu kendi kıyametini kendisi getirir. Kendi ettiğini yine kendisi çeker, lâkin hiç bir zaman kendini sorumlu tutmaz, ne zamana kadar? Ta ki bıçak kemiğe dayanıp hiç bir şeyden fayda bulamadığı ve acizliğini anladığı bir an gelene kadar.
havayı kirleten, ormanları yok eden, anız yakan, börtünün böceğin nasibini kesen, yerin altını üstüne getiren, bu yok edici mahlûk sonra döner, Allah’ım sen bize acı, rahmetini bereketini esirgeme diyerek dua eder. Eder de Allah’ın katına ulaşır mı bilinmez, içtenliği, samimiyeti ve ameli ne üzerinedir bilinmez,
kim bilir
kimse bilemez
sadece Allah bilir
o da herkesin, her toplumun feyline göre verir.
kuraklığın kıtlığa dönüştüğü şu günlerde yağmur duaları edilmekte, yağmur duasına çıkılmakta, ama yağmur duasına çıkılırken günahsız bir sabi, insanlar tarafından korunup kollanan, eğitimi, iaşesi sağlanan bir yetim, daha sonra Allah’ım yağmur yağdığında çatım akmayacak, evimi eşyamı su basmayacak çünkü senin rızk verip mal mülk sahibi ettiğin kulların bizim mağduriyetinizi giderdi, gideriyor, sen de onlara merhamet et, ekinlerini sula, barajlarını doldur, hayvanlarını aç susuz bırakma diye dua edecek ki rahmet bulutları göğü bürüsün, iğlim iğlim yağmur yağsın.
hikâye odur ki, beldenin birine hiç yağmur yağmıyormuş, dağa taşa etrafa yağıyor, ama o beldeye damla düşmüyormuş, sonra bir hâlden anlayan zat bunun hikmetini araştırmaya başlamış, halkın içine girmiş sormuş soruşturmuş ki, her yağmur yağdığında perişan olan bir gariban yağmur yağmasın diye dua ediyormuş, sonra bu komşunun çatısı onarılmış, evi eşyası korunaklı hâle getirilmiş, bir gün sonra o garibanda yağmur duasına dahil olmuş ve yağmuruna kavuşmuş o belde "
yani azizim günü kurtarmak, üç beş kuruş sahibi olmak, ticari zeka diye adlandırılan üç kâğıtçılıkla, tefecilikle, stokçulukla faiz alıp vermekle zengin olunmaz, toplumda dirlik ve düzenin olması için insanlar arasındaki mânâ uçurumu olmamalıdır. Madenin uçurumu heveslisini yutar. Zenginlik komple bir şeydir, gözü gönlü tok, kültürlü görgülü ve inançla taçlanmış kaliteli bir yaşam tarzıdır zenginlik.
üç aylara girdiğimiz şu mübarek günlerde, geriye kalan dokuz ayında, aynı samimiyet ikliminde geçirilmesi, her şeyin Allahtan gelip yine Allaha döneceği inancıyla biraz hüzün, biraz düşünmek ve çokça sevinçli, yağmurlu çamurlu, bereketli ve bütün mahlukatın nasibini alacağı günlerin yakın olduğuna inanıyor. sen bilirsin Rabbim diyorum...vesselâm