Sen daha fidansın
Siyah bir poşete konulmuş toprağın içinde
Boyun bir karış var yok
Bedenin cılız mı cılız, kırıldın kırılacaksın
Ayakta durasın diye yanına diktikleri bir kuru dal parçasına bağlayacaklar
Bilemezsin ki o kuru dal bir zamanlar senin gibi bir candı
Onu da seni toprağa buluşturacakları gibi buluşturdular ama nafile
Kendini bilmezin bir insan ya da hayvan kıydı canına
Sen bir ağaç olsaydın?
Sen bir ağaç olsan, kök salsan derince,
Toprakla sarmaş dolaş, hep yerin olsa,
Göğe uzanan dalların ince narin uzunca
Her mevsim değişir, düşlerle büyüyünce.
Biri seni toprakla buluşturma için aldı
Seni açtığı çukura elleriyle yerleştirip ilk can suyunu verse
Sen yeni doğdun bugün senin doğum günün
Bugünden sonra büyümeye başlayacaksın
Sıcak, soğuk, yağmur, kar, poyraz…
Hepsini göreceksin
İnsanoğlundan tut bütün hayvanlar seni kimisi iyilikten kimisi kötülükten yoklayacak
Sen bir ağaç olsaydın?
Yaprakların rüzgârla dans etse nazlı,
Bir kuş yuva yapsa, dallarında hazla,
Gölgen serinlik verirdi yorgunlara anca,
Her adımda umut, ışık olurdu nazlı yara.
Toprağında gördüğün yaşamları anlatacaklar destanlarla geleceklere, sen sessizce dinleyeceksin senin olan hikâyeyi
Gördüğün mevsimler kaçar kere geçti bilemeden, her mevsimin bir hatırası kalacak dalında, yapraklarında
Her mevsim çocukların olan dalların yapraklarından alıp götürecek sen gene de dile gelmeden ağlayacaksın sessizce için, için
Kim anlar senin derdinden mi? hayvan mı?
Sen bir ağaç olsaydın?
Kış gelip narin dallarını örtse karla,
Gökyüzüne direnir sabırla, kara kışa
İçinde baharın gencecik tomurcuk izi,
Her dalın ayrı bir sevinç bir yaşam.
Her mevsimde renk değiştiren yaprakların ya da kuruyan daların aslında isyanını dile getirecek nafile anlamaz hiçbir mahlûkat senin dilinden
Varsa dilinden anlayan…
Ancak kendi neslindir
Anladı diyelim onlar nasıl anlatacaklar derdini, seni anlatamadığın gibi
Sen bir ağaç olsaydın?
Sonbahar rüzgârıyla dökülse yaprağın,
Her yaprak bir düş, her rüzgâr bir ahın,
Toprakta savrulsa düşen her parça nazın,
Yeniden doğmanın sırrını arar her ağaç.
Dostların ormanda ki ağaçlar, çalılar, çırpılar
Onlarda da vardır kıskananları seni
Boyunun heybetliğini, yapraklarının rengini, her gün uzayan dallarını, rüzgârla sevilmeni, yağışla ağlamanı, güneşle serinletmeni, kışla güzelleşmeni…
Dostlarınla ağlamayı, gülmeni, hüzünlenmeni… Kim hatırlar?
Sen bir ağaç olsaydın?
Bir ağaç olsan, dost olurdun rüzgâra
Göz kırpardın yıldızlara, aya, güneşe
Gündüz güneşle sırt sırta verip sabaha,
Geceyi sarardın huzurla, mutluluk sabırla.
Sen yıllar geçeli büyüdün serpildin, yeni dikilenler fidanlar sana gıptayla bakıyorlar
Bizlerde böyle büyüyecek miyim diye
Sense keşke yeni toprağa dikilmiş olsaydım da bende yanımdakileri ne gıptayla baksaydım da görmeseydim duymasaydım diyorsun bu yalan dünyada
Yok, öğle yağın bolluğu
Bu dünyaya bir kere geldiğinde sefası da cefası da yan yana
Kar zarar kardeşliği misali
Olmasa da sıkıntın kardeşlerinle sevinecek, onlarla üzülecek ve cefalaşacaksın
Yok, öyle bir dünya
Sen bir ağaç olsaydın
Köklerin derinlerde gizli doluca sırlarla,
Toprağa bağlı, kök salar göğe dualarla,
Her yağmurda ruhunu temizlersin sessizce,
Her yıldırımla içten yenilersin acı çeksen de
Yok, öyle bir dünya
Sen bir ağaç olsaydın
.Ve sen bir ağaç olsan, dik dururdun hep yalnız,
Ne fırtına, ne kasırga, ne güneş korkuturdu,
Bilirdin ki bu yeryüzünde sadece sen değilsin,
Her canlı aynı özle, aynı köklerle doğar ölürsün
Yok, öyle bir dünya
Sen bir ağaç olsaydın
Sen bir ağaç olsan, sonsuz denizlerde damla gibi,
Sessizce konuşur, güler ağlardın yaşardın derinde,
Her bir yaprağınla şarkı söylerdin bu acıması dünyaya,
Dünyaya gülüşünle sonsuz bir huzur gönderirdin.
Yok, öyle bir dünya
Sen bir ağaç olsaydın
Sen bir insan olsaydın
Sen bir insan olmayı başarsaydın
Ben insan olmayı başarırdım
Bizler insan olmayı belki başarırdık
Şiir “Sen Bir Ağaç Olsan” Nihat Haluk UĞRAŞ