Türkmen, "Halk arasında kıl dönmesi olarak bilinen pilonidal sinüs hastalığı, intergluteal sulkus denilen, her iki kaba etin arasındaki bölgede, kuyruk sokumu kemiği üzerine denk gelen alanda oluşan bir hastalıktır. Neden oluştuğu tam olarak bilinmemekle birlikte, otururken bu yarığın vakum oluşturarak kılları orta hattaki çukurcuklara doğru çektiği düşünülmektedir. İçeriye doğru büyüyen kıllar daha sonra enfekte olarak apse gelişimine ve hastalığa sebep olmaktadır" diyerek, konuya ilişkin şu bilgileri paylaştı:
"Akut hastalık apse oluşumuna bağlıdır. Hastalar kuyruk sokumunda çok şiddetli ağrı, şişlik ve kızarıklıkla bize başvururlar. Apsenin acil tedavisi drenaj yani apsenin içerisindeki irinin cerrahi olarak dışarıya boşaltılmasıdır. Bu işlem poliklinik ortamında, genel anesteziye gerek olmaksızın, sadece hastalıklı bölge uyuşturularak yani lokal anestezi ile yapılır. Apse boşaltıldıktan sonra antibiyotik tedavisi verilir ve hastalıklı alanın iyileşmesi için 2 hafta kadar beklenir.
Apse drenajı kıl dönmesi hastalığını ortadan kaldırmaz, sadece hastalığın sebep olduğu komplikasyonu yani apseyi ortadan kaldırır. Yara iyileştikten sonra kıl dönmesinden tamamen kurtulmak için gerekli olan asıl işlemin yapılması gerekecektir. Bu işlemler cerrahi ve cerrahi dışı işlemler olarak basitçe 2’ye ayrılabilir. Cerrahi işlemler yani ameliyatlar birkaç farklı yöntemle yapılabilir. Pilonidal sinüsün yaygınlığına göre hekim tarafından hastaya ve hastalığa en uygun yöntem seçilerek ameliyat yapılır. Cerrahinin amacı hastalıklı bölgeyi tam olarak çıkartmak ve yarayı sağlıklı bir şekilde kapatmaktır.
Küçük hastalıkta hastalıklı alan küçük çıkarılır ve yaranın iki dudağı birbirine dikilerek yara kapatılabilir. Ancak geniş hastalık söz konusu olduğunda, çıkartılan parçanın yeri bazen o kadar geniş olur ki yaranın iki dudağı bir araya getirilemez, bu durumda kalçadan FLEP denilen bir parça alınarak yara kapatılır. Bu flepli kapama tekniğidir.
Güncel tedavide cerrahi dışı yeni tedavi seçenekleri de popüler hale gelmiştir. Bunlar lazer ve kristalize fenol tedavileridir. Bu tedavi yöntemleri uygun seçilmiş hastalarda cerrahiye alternatif olarak kullanılabilmektedir. Lazer tedavisi spinal veya lokal anesteziyle ameliyathane ortamında uygulanır. Sinüs içindeki kıllar temizlendikten sonra sinüsün içerisi lazer probu ile yakılır. Lazer yönteminin cerrahiye üstünlüğü doku kaybı olmaması, dikiş olmaması ve son derece ağrısız bir yöntem olmasıdır. Ancak her hastaya uygulanamaz, uygun hasta seçimi çok önemlidir. Çok büyük pilonidal sinüsü olan ve uzun yıllardır pilonidal sinüsü olup çok kez apse oluşmuş komplike hastalar lazer tedavisi için uygun değildir.
Kristalize fenol yöntemi de lazer ile benzer özelliklere sahiptir. Yeni oluştuğu bilinen, küçük pilonidal sinüsü olan hastalarda lokal anestezi ile uygulanabilir. Hastanede yatış gerektirmez, işlem sonrası ağrı en alt seviyede veya genellikle hiç yoktur. Sinüs içerisindeki kıllar temizlendikten sonra doku içine kristalize fenol denilen görsel olarak kaya tuzuna benzeyen kimyasal madde doldurulur. Bu madde doku içerisinde yanık benzeri bir kimyasal reaksiyon oluşturarak, dokunun kendi kendine iyileşmesine olanak verir.
Pilonidal sinüs tedavisi hastaya ve hastalığa göre planlanmalıdır. Her hastaya aynı cerrahi yöntem uygulanamadığı gibi, her hasta lazer ve kristalize fenol tedavisi için uygun olmayacaktır. Tedavinin en önemli unsuru, tanı konduğu anda geciktirmeden, konuyla ilgili tecrübeli bir hekim tarafından önerilen uygun yöntemle hızlıca tedavi olmaktır. Hastalık ilerledikçe tedavisinin de komplike hale gelebileceği hatta bazı hastalarda birkaç kez ameliyat gerekebildiği unutulmamalıdır.
Çorum Özel Hastanesi’nde pilonidal sinüste tüm tedavi yöntemleri başarı ile uygulanmaktadır."
Şükrü Demiray