Şubatı bir atlatsaydık dermiş eskiler. Şubatta doğmuş olmam şubatı şirinleştirecek değil 'ya!
/bir gün bahar, bir gün kış
bir gün gerçek, bir gün düş
dünya denilen yerde
ebediyen kim kalmış?
Bu günlerde İçi şişmeyen var mıdır bilmiyorum?
Bizden ne kaldı geriye onu da bilmiyorum. Göçük altında kaldı birçok şeyimiz. Dönüşü olmayan bir yola girmiş olduk böylece.
Her devirde olduğu gibi insan, yine aynı insan, insanlık ise bulunduğu yerde başlara taç edilesi erdem!
Ve gecenin en koyu karanlığında
Yarı ölüm uykudan uyanamadı birçok insan
Bir kez daha kendini hatırlattı deprem!
Yaşadığı çağın olaylarına şahit olmak veya mağdur olmak ve dahi birçok şeyden mahrum olmak dünya gerçeğidir.
Bizler dünya gerçeklerini ve insanın insana vereceği zararı unuttukça, sormadan sorgulamadan ve cahil cesareti ile yere, göğe, suya, rüzgâra savaş açtıkça başımızdan bela eksilmeyecek demektir.
Bütün bunların yanı sıra insanların oluşturduğu toplum, devlet, devleti yönetenlerin görevini yerine getirmemesi müsamaha göstermesi, göz yumması, görmezden gelmesi kısa vadede bir getiri sağlasa da uzun vadede telafisi mümkün olmayan yıkımlara sebep olmaktadır,
İkbal, istikbal, iktidar, taht, taç yerle yeksan olmakta, geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurmaktadır.
Bu hep böyle olmuştur, böyle olacaktır.
Vebal, kul hakkı ve vicdan ve merhamet denilen insana has cevherleri ne zaman kaybettik, nasıl ve nerede bulacağız bilmiyorum.
Bilmediğim o kadar çok var ki, inanın cevabını aramaktan yoruldum, argo tabirle gına geldi, şiştim resmen.
Şimdi buradan kime ne diye bilirim?
Kim duyar benim cılız sesimi?
Kim haklısın deyip, hakkı teslim eder?
Şu olabilir belki, karşı görüş veya benim duygumu, düşüncemi çürütmeye yönelik çıkışlar olabilir.
Hadi canım sende!
Neyine lazım!
Sana ne!
Sen de kimsin?
Hangi konunun uzmanısın?
Bir sen eksiktin, sende yazdın tamamlandı mevzu, gibi şeylerle birçok ortamda karşılaştığım olmuştur çünkü.
Benimki duygu düşünce aktarımı, fikrimi beyan etme çabası, yoksa beni hiç ilgilendirmedi insan denilen mahlûkun hâl ve hareketleri, atı, yatı, katı-- altını, incisi, parası pulu-- boyu, poşu, endamı
Bir gün umut, bir gün hülya tükenir.
Bir gün uyku, bir gün rüya tükenir.
Her saat dünyaya sarılmak ne ki?
Bir gün mecal, bir gün dünya tükenir...
(Abdurrahim Karakoç)
Oysa ne güzeldir dünyadan dersini almış, zamanla büyümüş, olgunlaşmış insanlık denilen meziyetle donanmış Allah’ın kulu...Vesselâm