Yarımada
Zaman mı? Değil zaman
Akan zaman değil mesafelerdir
Güneşin çekici yukarda
Suyun bıçağı aşağıda
Krom alçakgönüllü, bakır utangaç
Ağaç: bir damla iki kıvılcım arasında
Rüzgâr bilmiyor nerden eseceğini
Sınırlar kesik,
Yerleşme yerlerinde balkıma
Biz kırıldık daha da kırılırız
Ama katil de bilmiyor öldürdüğünü
Hırsız da bilmiyor çaldığını
Biz yeni bir hayatın acemileriyiz
Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor
Şiirimiz, aşkımız yeniden,
Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında
Biz kırıldık daha da kırılırız
Doğudan batıya bütün dünyada
Ama kardeşin kardeşe vurduğu hançer
İki ciğer arasında bağlantı kurar
Büyür, bir gün, zenginleşir orada
Çünkü Ali’yi dirilten iksir de saklı
Hasan’a sunulmuş ağuda,
Granitin de olur bir okyanus diriliği,
Nehirler daha uysal akar,
Bir çiçek nasıl açıyorsa kendiliğinden
Bir kuş nasıl uçuyorsa
Öyle sever, çalışır insan,
Kıraçlar çarptıkça dağlara
Gül göçürür şafağından
Doğanın altın şafağından
İnsanın altın şafağından
Tarihin altın şafağından
Biz kırıldık daha da kırılırız
Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.
(Cemal Süreya)
......
Yalnızlığın Hüznü
Camın arkasında kar yağıyor
Camın arkasında kar yağıyor
Bir el, yüreğimin sessizliğine
Hüzün tohumları ekiyor.
Sonumu böyle gördükten sonra
Saçların ağardı ey kar,
Ama yüreğime yağdın ne yazık
Mezarıma değil.
Bir fidan gibi titriyor gövdem
Yalnızlığın soğuğundan.
Süzülüyor kalbimin karanlığına
Yalnızlığın korkunçluğu
Artık içimi ısıtmıyorsun Aşk
Ey donmuş güneş
Gönlüm ümitsizlik çölü
Yorgunum, aşktan yorgun.
Ey aldatıcı şeytan, şiir
Senin de sevinçli goncan kurudu,
Sonunda;
Ruhum, bu kederli uykudan uyandı.
Ondan sonra neye baktıysam
Baş döndürücü
Şarabı görüm,
Ne yazık aradığım bir rüyanın hayaliydi.
Tanrım, cehennemin kapılarını benim için aç
Ne zamana kadar gizleyeceğim yüreğimde
Cehennem sıcağı arzumu.
Batıda batan güneşi çok gördüm,
Ne yazık güneyde soldu
Benim batamayan güneşim.
Ondan sonra ne arıyordum,
Ondan sonra neyi gözetliyorum?
Soğuk bir damla gözyaşı
Sıcak bir mezar gerek benim için uyumaya.
Camın arkasında kar yağıyor,
Camın arkasında kar yağıyor,
Bir el, yüreğimin sessizliğine
Hüzün tohumları ekiyor.
(Füruğ Ferruhzad)
.....
Acının Rengi
..ey acılara tat veren güzellik
Yüreğimize hoş geldin
Geldin de
Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi
Artık ister dolu yağsın ömrümüze
İsterse kar
Biz ki bildikten sonra sevmeyi
Bütün sabahlar
Acı renginde olsa ne çıkar
(Adnan Yücel )
.....
Yoksul Yokuşu
yoksulların çocukluk fotoğrafı az olur
hiç olmaz belki de avuntunun bez bebeği
misketler yuvarlanır yokuş aşağı
her şey masallar kadar yakınken gerçeğe
sabahları umuda yoran babalar
akşamları yarı bunak ve kambur
yokuşu sırtlanıp da gelirler eve
çok yokuşlu semtlerde yaşadık hep
derimiz de bahtımız da abanozgillerden
beş taştan biri yuvarlanır dört taşa
kız oyunu der çekilir erkekler
eğilir topaçlar ve gazoz kapakları
ölüler de yoksulluğun payandasıymış gibi
eğik yatar mezarda yokuş aşağı
ama gülümsemiştim bu yokuşa ben bir kez
ancak ilkokula başlarken çektirdiğim
ödünç yakalıklı fotoğrafımda
kuş ayaklı bir sevinçtim yokuş yukarı
bir kamyon freninden koptu yokuş aşağı
altında ben okulda fotoğrafım
avuntunun bez bebeği hiç olmadı sanırım...
(Nilay Özer )