Bu cümleyi evinde öğrencisi olan her velinin duymaması mümkün değildir
İlkokuldan başlayarak tüm eğitim hayatımızı üç, dört ve beş şık üzerinde kısıtlayarak sürdürmeye çalışan biz aileler
Öğretmen “Soruyu okuyorum. Doğru cevap aşağıdaki hangi şıkta verilmiştir. Doğru cevabı işaretleyiniz” cümlesi ve buna benzer cümleler
Hayatımızı ezberler ve şıklar arasında sınırladık sormayın gitsin

Bir eğitimci olarak daima, öğrencilik yıllarımdan beri derdim ki “Ben eğitimci olunca ezberden, şıklardan uzak, ön bilgiyi verip diğerini araştıran ve bulan öğrenciler yetiştireceğim, bana ters düşen her hareketten uzak duracağım” gibi kendime yol çiziyordum
Hayata atılıp eğitim ordusuna katıldığımda işlerin hayalimden çok uzak olduğunu gördüm, üzüldüm
Durumu bilmiyor da değildim
Belki de kendimi kandırmak istiyordum, gerçeklerden kaçmanın kısa yoluydu
Dediklerimin tam tersi yani gördüğüm eğitim sistemini değiştirmek bir tarafa dursun aynı çark üzerinden diğer dişlilere katıldım ve katılmaya da devam etmekteyim

Bu kadar kendime yollar çizerken hayatın asıl içinden bakıldığında doğru yolun(?) bu olduğunu gördüm
Yanlış ve doğru
Yanlış, dediklerime ters düştüm tüm hayallerim ve ideallerim yok oldu
Doğru, bir anda değişim zordu ön hazırlık yapılmadan mümkün değilmiş

Bende başladım “Sorunun doğru cevabın işaretleyiniz” demelere
Hatta öyle kaptırdım ki şıklar delisi oldum
Sağım, solum, önüm arkam
Geceler rüyamda şıklar
“A şıkkımı(?),yoksa B şıkkımı(?),yok yok asıl cevap E şıkkı” demeler

Sistem bu düzenine alışmayanı çarkın dişler dışarı atıyor
Başarısız öğretmen olup çıkı veriyorsun, çünkü A,B,C,D,E harflerini bile bilmiyorsun daha
Gözden düşüp kimse senin ismini anmıyor kalabalıklarda
Veliler “Bırak onu daha harflerden haberi yok” cümlelerine sığdırabiliyorlar
Kısacası siliyorlar
Ama öyle öğretmenler var ki bırakın beş harfi, yirmi dokuz harfin üstüne harf ekleyecekler ellerinden gelse 
Ben yardımcı kitaba karşıyken onlar “ Bunlarla olmaz daha çok almalıyız, daha çok çözmeliyiz” diyerek okuyamayacağı ve çözemeyeceği kadar kitap aldırarak her türlü kar ve zararı hesap etmeden
Biz…
Biz her ortamda gençlik yıllarımda savunduğum fikirleri savunur dururken hayat akıyordu
Sular durmuyordu istediğimiz yerde
Çünkü ”Köprünün altından çok sular geçmişti” ve geçmeye de devam edecekti

İlkokulda okuma yarışıyla başlayan ilk adımlar sonra velilerin bu yarışa katılmasıyla daha vahim hal alıyordu
Akşam aile toplantılarında, iş yerlerinde aman yanına bir kişi gelmesin çocuğunun o günkü çözdüğü soru sayısın ve doğru cevap sayılarını konuşur oldular
Eğitimciden daha çok eğitimci oldular
Doğrusunu onlar bilir tabii ki çocukları doğuran ve belli yaşa kadar eğiten ve büyüten onlar
Kendilerince eğitim yöntem ve politikaları çizerek eğitime aklı sıra yön vermeye başlandı
Âlimlikleri yetmedi seni, beni beğenmemeye başlamasınlar
Kısacası…
Eğitim ortaya meze oldu
“Ahmet Bey Ali okumaya geçebildi mi?”
“Fatma Hanım Betül bugün testten kaç doğru yaptı?”
“Ayşe yirmi beşinci soruya ne cevap vermiş”
Sorular havalarda uçuyor
 “Fatma kızın Ayşe’nin sağlığı nasıl?”
“Ali bey Mehmet’le nerelere gittiniz? Güzel eğlendiniz mi?”
Soran yok
Öğretmenlerimiz kendilerinin iyi öğretmen olduklarını ve ortamlarda hep kendilerinden konuşulsun diye aldıra bildikleri kadar kitap aldırdılar, vere bildikleri kadar ödev verdiler
Kim okuyor bu kadar kitabı? Veli 
Kim çözüyor bu kadar testi? Veli
Okunanında ve çözüleninde cevabı belli, Veli
O zaman beş şık öğretmeye ne gerek
A,B,C,D,E eşittir Veli

Bu durum ortaokulda ve lisede daha vahim şekilde ilerlemekte
Günde sekiz saat dersten sonra, özel ders, dershane, etüt merkezi…
Koş koşa bilirsen 
Yetiş yetişe bilirsen
Yorulmak yok, acıkmak yok, susamak yok…
Hafta sonu içler acısı 
Sabah yediden akşam ona, onbire kadar 
Gel evde devam

Bunlar olurken çocuklarımız ne yapıyorlardı?
Hayatlarından bıkmış, birilerinin kendileriyle ilgilenmelerini bekliyorlardı
Birisinin başını okşamasını ve “Nasılsın diye?” sorulmasın bekliyorlardı
“ Harçlığın var mı?”
“Bugün ne yaptın?”
“Hafta sonu nereye gidelim?”
Gibi soruları sormadık korktuk çünkü önünde Teog,Lgs,Ösym,Kpss…
Sınavları var
Hayat bir sınav
Tolstoy diyor ki” Hayat bir sınavdır; ama diğer sınavlara pek de benzemez. Çünkü bazen yaptığın bir yanlış, tüm doğrularını götürebilir.” 
Doğru demiş, herkes bu sözün altına imzasını atar
O zaman niçin uğraşıyoruz? Deme zamanı ama hayat bir sınav

Çocuğumuzu bile, bile bu dişleri kocaman olan öğütme makinesinin içine ellerimizle attık
Bekliyoruz belki kurtarır da bir işe girer hayatını idame ettirir
Mutlumu?
Sağlıklımı?
Aşık mı?
Güle biliyor mu?
Ağlıya biliyor mu?
Bilmiyoruz soruların cevabını çünkü şıkları veren yok
Çocuklarımız gibi bizlerde şıkları görmeden cevap vermeye korkuyoruz

Şıklarla boğduğumuz çocuklar, hayatın gerçeklerini göremeden atıldıkları bu hayatta hatalar zincirleriyle boğuşup dururken bizlerde kendimizle hesaplaşacağız 
Nasıl yetiştirdim diye 
Kendimize kahrederek, kızarak 
Hayatını zehir ettiğimiz çocuğumuz gibi kendi hayatımızı da zehir yaşayarak

Son zamanlarda haberlere konu olan gençlik ve ötesi
Kaybolandan,kaçandan,ölenden,yolunu kötü seçenden,…den,…den,…den…
Bizler haberlerde dinlerken dayanamadığımız sonuca ailesinin halini düşünmek istemiyoruz
Çünkü katilimizi, hırsızımızı, biz ellerimizle yarattık
Hadi şimdi söyleyin! Cevap hangi şık?

Sonrada hayıflanarak, kendimize kızarak düzeltmeye çalıştığımız bu gençliği biz ellerimizle yarattık
Kendi yaratığımızı kendimiz yarattıkta farkında değiliz
Beklide biliyoruz itiraf etmekten korkuyor ve utanıyoruz 
Veli hata yapar mı? Sorusuna maruz kalmamak için

Sorular ve cevaplar aslında çok basit
Eskilerde “Eti senin kemiği benim” düsturu ile başlayan eğitim şimdilerde “Çocuğumun psikolojisini bozdun hoca”,”Sen kimsin ki benim olguma bağırdın?”,”Hoca, hoca ayağını denk al” cümlelerinin sonucu olarak görmekteyim
Bizler kendi işimizi bıraktık kendimizi eğitimcinin yerine koyduk
Yapacağımız doğruları da yapamadık 
Müdür bey ne der?
Veli ne der?
Ahmet ne der? 
Müfettiş bu sene kaç kişi kazandı üniversite sınavını? Sorularıyla kendimizi sorgulayınca bıraktık
El birliği ile öldürdük eğitimi ağlayanı yok
Baktık ki ortada bir cenaze var kaldırılacak, cenazeyi yıkayacak, kefenleyecek, tabutunu yapacak, duasını okuyacak, mezarını kazacak adam yok 
Cenaze başında cenaze namazını kılacak ve “Hakkınızı helal ediyor musunuz?” sorusuna cevap verecek cemaat yani insana yok
“Allah rahmet eylesin”
“Mekânı cennet olsun”
“Geride kalanlarına da sabırlar dilerim”
Diyecek akraba, dost, daha doğrusu gençlik yok
Nerede gençlik?

Ölüm hangi şıkka sığdı şimdi?
Cevap verin bakalım da bizde bilelim.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.