Zamanlaşmalar farklılıklar içerseler de aslında canlık da dahil hemen hemen her şeyin göğüslenmesine dair bir ilk adımı vardır. Nasıl ki evren dünyayı göğüslediyse canlılıkta insanı göğüslerken; insan da ilk adımıyla hayatı, yaşamayı ve bu uğurda ortaya çıkan iyi, kötü hemen hemen her şeyi göğüslemiştir diye kabullenmeyi gerçekten doğru olarak algılamak gerekir ki işte buna insanlığın kendisine en geçerli tutarlılığıyla yararlılığı denir. Şu hayatta istisnalar da vardır. İşte bu makalem de, tutarlı ancak hedeflenen yararın sağlanamadığı bir ilk adımın hikayesini netleştirici olarak betimlemeye çalışacağım.
••• Geçmiş önceden başlayıp bitendir. Sonrasında ise anı ve anlatıdır sadece. O halde Çorum'dan bilmen de ilçemiz olan Alaca'dan Amerika Birleşik Devletlerine o zamanki Almanya'nın en büyük ve liman kenti olan Hamburg Limanı'ndan 18 Temmuz 1973 Çarşamba günü hareket eden Alman bandıralı Deniz Taşımacılık Şirketine ait bir kruvazör - TRANSATLANTİK yolcu ve kargo taşıyan; o zamanın en lüks ve en büyük gemilerden birisinde çalışan olarak 7 Ağustos 1973'de öğleyin ulaştığı Amerika Birleşik Devletlerinin - NEW YORK CİTY'ye ulaşarak 6 saatliğine durdukları vapur iskelesinden çıkıp sahil yolunu lambalardan karşıya geçerek, iskeleye en yakını olan 42. Caddeden New York'un, Amerika'nın, gökdelenlerin hatta dünyanın kalbi sayılacak kadar ticari, finans ve Birleşmiş Milletler Merkezi, daha nice merkezi özellikleri taşımasıyla pek ünlü geçmiş ve geçerlilikleriyle abideleştirilen, markalaştırılan, sembolleştirilen, üst meziyetlere merkezileştirilmesiyle seçkinleştirilmiş olan, muhteşem geçerliliğiyle dünyaca ünlü, gezilmek, görülmek istenen o meşhur ve muntazam gelişmiş ve geçerliğin ifadesi MANHATTAN Bölgesinin hem de Beyoğlu'na, Taksimine, Karaköy'üne adımlar atarak yemiş, içmiş, gezmiş, dolaşmış saatinde de gemiye gitmeyi ihmal etmemiştir. Hem de çakır olduğu halde. Hatta rastladığı bir Türk, gel göçmen bürosuna götüreyim dediği halde "Yok olmaz ayıp olur, delikanlılığa yakışmaz daha ilk seferde adam satılmaz" demiş. Amerika'yı görünce, o gökdelenleri falan, temiz, disiplin ve insanlarında centilmenlik ve delikanlılık, cana yakınlık ve cömertlik görmüş; kendisine bira ısmarlamışlar.. Amerika'yı bu kadar sevmiş olmasına rağmen gene de gemiye ve çoğunluğu Giresunlu arkadaşlara ayıp olur demiş. İşte o zamanın Alacasının Çöplü Köyü'nden ilk
kez Amerika'ya adım attığında daha 22 yaşındaki Namı değer Hallôcanın Yusuf'tur, yani Yusuf Çopur'dur.
•••Zaten Giresunlu tayfa arkadaşları söylemiş ki !! Yusuf helal olsun sana. Zamanı gelince biz seni kendimizden ayırmayız. Hele biraz para biriktirelim o iş kolay demişler de. Gel gelelim ki maalesef takvim 21 Eylül 1973 günler den cuma yı, vakit ikindiyi gösterirken Yusuf'un Transatlantik gemisi İstanbul
da Tophane Rıhtımına demirliyor.
Karaya çıkışta polis pasaport kontrolünde Yusuf Çopur tutuklanıyor. Niye ? Çünkü Yusuf Çopur a sen kaçaksın.
Hani senin Türkiye den çıkışın yok. Nereden, nasıl çıktın ? Bakalım söyleyesin derler. Yusuf açıklama yapar :
Evet, ben 24 Mayıs 1973 tarihinde İstanbul'dan Bosfor Turizm otobüsüyle Almanya Münih'e, oradan da tren ile liman şehri Hamburg a gittim. Orada limanda işe, gemiye turist girip de çalışamıyormuş. Tanıştığım bir bayana ve onun bulduğu aracıyla 1500'ü peşin 1500'de sonra ya anlaştım.
Tüm işimi halledip pasaportumun Türkiye den çıkışımı falan sildirip bu hale getirmişler. İnanın memur beyler bu ilk seferim Amerika da bile kalmadım ki; işime hemen hile katmayım diye. Polisler, komiserim garibanın birine hem de böyle bir lüks gemi denk gelip fıstık gibi bir iş bulmuş. Yazıktır, günahtır mahrum olmasın, istikbali zevale uğramasın bırak gitsin demelerine rağmen. Gene de komiser bırakmamış......işte parasızlık her yerde kötü. Alıp 2. Şubenin yabancılar bölümüne atmışlar. Cumartesi, pazar bekletip. Pazartesi ifade alıp 2 ay sonrasına diye serbest bırakmışlar amma. Çöplülü Yusuf çopurun transatlantiği çoktaan gitmişti.
••• Özellikle hemen hemen her alan da aşama aşama hayatının tüm trenlerini kaçıran bu şanssızlık anlam bütünlüğünün ta kendisi olan bu insanın diğerleri den
farkı bu işte !! Hayatının transatlantiğini bile kaçırtmışlardır. Neler, neler, Hep kaybetmişlik anıtı gibi alemce
ancak kaldığı İzmir, İstanbul, Ankara ve diğer yerlerde sefaletlerin merkezlerindeki yaşantılarının peşinden gidişlerinin yorgun kader, kısmet ve şans cimrileşmelerine karşı !! Gayet cömert ve paylaşımcı olan sosyal Yusuf
Çopur, tıpkı Fransız İhtilalinin yoksullar ordusunun bir neferice daha eşitlik, özgürlük, adalet rüyaları hep gördü
desem yeridir. Tüm tanımları gözler önüne serildiğinde !! Doğrudan itibarını zedelememek niyetiyle söylüyorum ki Sınırları kendisine fayda sağlayamayacak kadar daha daha nicelerini böylesine bünyesine dolduran şu dünya da !! İnsanların, insanlığın kendilerine sağlam hizmet vermeleri, sağlam hizmet görmeleri ancak Asıl, asil bir yönetim sistemiyle mümkün olabilirliğine inanıyorum.
•••Evet, insan uzun hayat çizgisini kendi eliyle çizse de. Tamamen geçerli olanlardan ibret alsa da. Tekrarlamışlara dikkat etmiş olsa da. Zavallılıklar la uğraşmaktan bıksa da. Harabeye dönmekten usanmasa da. Acıtanlar, ısıranlar, tepenler ve yaralayanlar için tedbir almasa da !! Gene de kendilerini değersizliklerin vaatlerine bırakamazlar. Çünkü sonunda hayat planlarını suya düşürecek kadar ileri gitmek
sorumsuzluktur. Çünkü insanları hayata iş başı yaptıran !! Sorumluluk ve inisiyatiflerini yerinde kullana bilmeleridir. Oysaki köylüm Yusuf Çopur'a O zaman 17 yaşında olduğum halde dünyayı tanımam heves ve hayalimden dolayı. Mademki Almanya'da çalışmaya gidiyorsun. Git Liman kenti
Hamburg'a gir bir yük gemisine, şilebe. Hem para kazanırsın hem de gittiğin ülkelerin liman şehirlerini görürün dedim bu kadar. Meğer daha fazlasının tutacağını bilseydim !! Manhattan'daki Birleşmiş Milletler Binasını benim için gör derdim de. Bir umut ifade eden o haline, o Tophane Rıhtımındaki baş komiserin inisiyatifi geçemeyince. Orda kaldı çöplülü Yusuf Çopurun hikayesi. Geçti gitti transatlantik. Bitmedi bir türlü onca yoksunlukları (Yavuz Yurt).
anlamlı çok güzel di kutlarım